17 Mart 2008 Pazartesi

Yalova Kestane Balı İsteyenler Grubu

Yalova Kestane Balı ile tanıştıktan sonra hayatınız değişir.
Bir tutkunuz olur. Yanınızda olsun istersiniz.
Yemeğe kıyamazsınız. ...
O
Artık elinizin altında...
Sadece bir tık uzakta...
İstemeniz yeterli...
İsteyin...Gönderelim
www.baglarbal.com

Yalova Kestane Balı isteyenler grubuna katılmak ister misiniz?
Yalova Kestane Balı isteyenler diye bir grup kurduk.( isteyenlerin i'si büyük olmalı aslında. Bu türkçe karakter korkusu bilinçaltımıza işlemiş)
Yalovalı olup da uzak düşen varsa onlar kıymetini bilir bu balın .
İsteyin yollayalım. www.baglarbal.com
Herkese sevgiler.

4 Mart 2008 Salı

BALIN İNSAN SAĞLIĞINDAKİ YERİ ve ÖNEMİ

ARISTIRMA-Derleme Review-APICULTURAL RESEARCH
Uludag Bee Journal August 2004 127
BALIN İNSAN SAĞLIĞINDAKİ YERİ ve ÖNEMİ
Honey As Important Food for Human Health
Barıs SÖNMEZ
Uludag Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi A.B.D. 16059, Bursa, TURKEY
Özet: Bu derlemede, genel olarak balın insan saglıgındaki yeri ve öneminden bahsedilmistir. Balın
beslenmemizdeki yeri, mikroorganizmalar üzerine antimikrobiyal etkisi, antioksidatif etkisi, sindirim ve sinir sistemine saglamıs oldugu yararlar, göz, dis ve deri hastalıklarının tedavisinde kullanımı ile ayrıca kanser ve tümör hücrelerine karsı olumlu etkileri üzerinde durulmustur.
Anahtar Kelimeler: Tedavi, Saglık, Bal
Abstract: In this review article, generally the importance of honey in human health has been discussed.
Honey in our nutrition, antimicrobial effects on micro-organisms and antioxidative effects, benefits on
gastrointestinal system and nervous system, application of medical treatment of eye, teeth and skin diseases and effects on cancer and tumor cells have been emphasized.
Key Words: Treatment, Health, Honey
GİRİŞ
Bal, bal arıları tarafından salgılanan invertaz enzimi ile
bitki nektarlarından üretilen tatlı, aromatik ve visköz bir
surup olarak tanımlanmaktadır (Akpınar 2002). Balı ilk
defa kimin, ne zaman ve nasıl buldugu bilinmemekle
birlikte, arastırmalar İspanya’da Valencia eyaletinde
bulunan Arona magarasının duvarında bal toplayan kız
resminin 16 bin yıl öncesine ait odugunu göstermektedir.
Kendi tarihimize baktıgımızda, Kasgarlı Mahmut’un
açıklamalarına göre Türkler ilk zamanlar balı “arı yagı”
olarak tanımlamıslar, sonraları Batı Türkleri tarafından
günümüzde kullanılan adıyla “bal” demeye
baslamıslardır. Balın Anadolu’da beslenmede önemli rol
oynadıgı kesindir. Çatalköy duvar süslemelerinde
çiçekler ve üzerlerindeki böcek resimleri günümüzden 8-
9 bin yıl öncesinde bile Anadolu’da balın arılar
tarafından çiçeklerden toplandıgının bilindigi ve
beslenmede önemli bir yer olusturdugunun göstergesidir
(Ötles 1999). Tarih boyunca bala hekimler tarafından
ayrı bir önem verilmistir. Romalı hekimler, balın çok
kuvvetli bir panzehir oldugunu, Hippokrates balın hava
ve suya es degerliligini, Mısırlı, Yunanlı, Arap hekimler
de balın çesitli göz, ruh ve sinirsel hastalıklarda yalnız
veya bitkilerle karıstırılarak yapılan surup veya merhem
seklinde kullanıldıgını belirtmislerdir (Brown 2000).
BALIN İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ
Antimikrobiyal Etkisi
Balın insan saglıgı üzerine etkileri ile ilgili olarak
yapılan bir çok çalısmada, özellikle hastalıklara karsı
etkisinin incelenmesi amaçlanmıstır. Balın antimikrobiyal
etkisinin, yüksek molarite, düsük rutubet ve asidik
karakterde olmasının yanısıra yapısında bulundurdugu
hidrojen peroksit, flavonoidler ve fenolik asitten
kaynaklandıgı bilinmektedir. Bu özellikleri sayesinde
bal, insanlarda hastalık olusturan bir çok bakteri için
uygun olmayan bir ortam olusturmaktadır.
Antibiyotiklere karsı dirençli oldugu bilinen Meticilin’e
dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) bakterisinin bal
içersinde yıkımlandıgı arastırmalar sonucunda tespit
edilmistir (Dixon 2003). Yapısının % 80’ini fruktoz ve
glikozun olusturdugu balların 21 çesit bakteriye ve
özellikle Escherichia coli, Staphylococcus aureus,
Klebsiella pneumoniae ve Pseudomonas aeruginosa’ya
karsı inhibe edici etkisi oldugu glukoz ve fruktoz
oranının % 40’a kadar düsürülmesi ile Gram pozitif ve
Gram negatif birçok bakteriye (Escherichia coli,
Salmonella gibi) inhibe edici etkisinin devam ettigi
ortaya konulmustur (Tomoi, Miyata 2000).
Mansour’un yapmıs oldugu bir arastırmada, balın
patojen mikroorganizmalarının vejetatif formlarından
baska, spor formlarına da etkili oldugu ve bu sayede
ARISTIRMA-Derleme Review-APICULTURAL RESEARCH
Uludag Arıcılık Dergisi Agustos 2004 128
özellikle Clostridium botulinum’un spor formlarını yok
edebildigi bildirilmistir (Mansour 2002).
Bir diger çalısmada, balın 7 tip mikroorganizma
(Escherichia coli O157:H7, Salmonella typhimurium, S.
sonnei, Listeria monocytogenes, Staphylococcus aureus,
Bacillus cereus) üzerine katalaz enzimi ile birlikte
etkileri arastırılmıs, sonuçta balın bu bakterilerin
gelismesini yavaslattıgı ve özellikle Bacillus cereus’un
üremesini tamamen durdurdugu, Staphylococcus aureus,
Listeria monocytogenes ve Shigella sonnei’nin
üremesinin engellenmesinde % 25 oranında basarılı
oldugu tespit edilmistir. Ayrıca bu çalısmada, koyu ve
açık renkli ballar kullanılmıs olup, koyu renkli balların
açık renkli ballara göre gıda kaynaklı patojenlerin
üremesini önleyici etkilerinin daha fazla oldugu da
bildirilmistir (Taormina ve ark. 2001).
Weston ve arkadaslarının yaptıkları çalısmada, balın
antimikrobiyal etkisini yapısında bulunan benzoik asit,
sinamik asit ve flavonoidlerle sagladıgı ve bu kimyasal
bilesenlerin antibiyotik etkisine sahip oldugu tespit
edilmistir (Weston ve ark. 1999).
Antioksidatif Etkisi
Balın bir diger özelligi de antioksidatif etkisidir. Bu etki
sayesinde insanları, oksidatif olaylar sonucunda
olusabilecek bir takım rahatsızlıklara özellikle kansere,
kardiyovasküler kollapsa ve seker hastalıgına karsı
korudugu
bildirilmektedir. Balın antioksidatif etkisi,
yapısında bulundurdugu tokoferol, askorbik asit,
flavonoidler ve diger fenolik – enzim bilesenleriyle
(glukoz oksidaz, katalaz, peroksidaz) saglanmaktadır
(Takeshi ve ark. 2001).
Mamary ve arkadaslarının yapmıs oldugu çalısmada,
balın yapısında bulunan fenolik bilesenlerin antioksidatif
etkiye sahip oldugu ve balın hastalara sulandırılıp
kademeli olarak arttırılarak verilmesi ile antioksidatif
etkisinin arttıgı ortaya konulmustur (Mammary ve ark.
2002).
Bir diger çalısmada, balın hekimlikte mide mukozasını
zararlı etkilere karsı korumak ve oksidasyona engel
olmak için kullanılan sucralfat ve allopurinol ile aynı
etkiye sahip oldugu bildirilmistir (Mobarak, Swayeh
1997).
Sindirim Sistemine Etkisi
Yapılan çalısmalarda, balın sindirim sistemi
hastalıklarına iyi geldigi ortaya konulmustur. Özellikle
mide ülserinin etkeni olarak gösterilen Helicobacter
pylori’nin gelisimi üzerine inhibe edici özelligi oldugu
ve hastalıgın gerilemesinin saglandıgı bildirilmektedir
(Çakmak 2001). Balın oral olarak tavsanlara verilmesi
sonrasında, gastrointestinal sistemlerinde bulunan
glisirizin ve gliseritik miktarlarının azaldıgı tespit
edilmistir (Ching ve ark. 2002). Bir diger arastırmada,
balın hastalara oral yolla verilmesi ile, vasküler
permeabilitede olumlu etkilerin gözlendigi sonucuna
varılmıstır (Mobarak ve Swayeh 1997).
Soguk balın midedeki asit sekresyonunu stimüle
ederken, aksine sıcak balın asit sekresyonunu inhibe
ettigi dolayısıyla, midede yüksek asidite sonucunda
ülserlesmenin ortaya çıkmasına engel oldugu
bildirilmektedir (Kasianenko ve ark. 2002). Mahgoup ve
arkadaslari, deneysel olarak 4 gün boyunca kolitli
farelere bal verip, sonrasında alınan biyopsi örneklerinin
biyokimyasal ve histopatolojik incelemelerinde, balın
kolitiste gözlenen asetik asit indirgemesine karsı etkili
oldugunu ve kolitisteki yıkımlanmanın azaldıgını
saptamıslardır (Mahgoup ve ark. 2002).
Gharzouli ve arkadaslarının yapmıs oldugu bir çalısmada
glukoz, fruktoz, sukroz, maltoz ve bal oral yolla farelere
verildikten sonra yapılan histopatolojik incelemelerde,
mide lezyonlarının korundugu, kanlı mide lezyonlarında
büyük oranda iyilesme saglandıgı ve mide asit içeriginin
düzeldigi tespit edilmistir (Gharzouli ve ark. 1998).
Bunların yanısıra asidoza engel olması, yag sinidirimini
kolaylastırması, istah açması, barsak hareketlerini
düzenlemesi bakımından balın sindirim sistemi üzerinde
olumlu etkileri bulunmaktadır (Akpınar 2002).
Beslenmedeki Önemi
Balın, sindirim olayının gerçeklesmesinde dogrudan
etkili olup diger gıda maddelerinin daha iyi emilmesini
sagladıgı bunlardan yararlanma oranını arttırdıgı
bilinmektedir. Bu nedenle gelisme bozukluklarında,
hastalık ve nekahat dönemlerinde alınması oldukça
yararlı olacaktır. Yapılan bir çalısmada, Lazio
bölgesindeki bazı balların insan yasamı ve gelismesi için
gerekli olan sodyum (76 µg/g), kalsiyum (51 µg/g),
potasyum (39.3 µg/g), magnezyum (4 µg/g) ve demir
(9.4 µg/g) mineralleri yönünden zengin oldugu tespit
edilmistir (Conti 2000). Besleyici özelliginden
yararlandıgımız bal özellikle çocuk beslenmesinde
önemli bir yere sahiptir. Anne ve inek sütünde yetersiz
olan demirin, bal yenmesi ile vücut için gerekli olan
ihtiyacı karsılanabilmektedir. Ayrıca bal insanların
günlük gereksinimleri olan C vitaminini yeterince
içermektedir. Kahvaltıda alınan 50 g bal, günlük
bagırsak bosaltılmasını düzenlemekte bunun yanında
çocukların öksürük, bronsit, yaz ishalleri ve bagırsak
tembelligine karsı da yararlı etki göstermektedir (Günes
2003).

Göz Hastalıklarına Etkisi
Balın, göz hastalıkları üzerine de etkisinin oldugu,
özellikle gözün irinli akıntısında, mikrobiyal kornea
ülserlerinde, blepharitis, kataral konjuktivit ve kornea
enfeksiyonlarında tedavi amaçlı kullanılabilecegi
bildirilmistir. Yapılan bir çalısmada, allerjik rhino
konjuktivit’e karsı etkisi incelenmis ve balın
kullanılmasıyla bu rahatsızlıgın bulundugu kisilerin %
20’sinde olumlu etki yaratarak hastalık semptomlarının
azaldıgı görülmüstür. Ayrıca balın topikal olarak
hiperozmotik ajan seklinde göz bölgesine sürülerek,
anteriör ve posteriör ısın tedavisi ile birlikte
kullanılmasının korneal ödem rahatsızlıklarına iyi
geldigi bildirilmistir (Mansour 2002).
Agız, Dis ve Deri Hastalıklarına Etkisi
Yapılan çalısmalarda, balın özellikle periodontal
hastalıklara, agız ülserlerine ve diger birçok agız
problemlerine iyi geldigi tespit edilmistir. Dislerin
çürümesine neden olan etkenlerden Streptecoccus
mutansa’nın üremesine karsı bazı balların engelleyici
etkisinin oldugu bildirilmistir. Yine balın topikal olarak
derinin üzerine uygulaması ile kepege ve deri
rahatsızlıklarına karsı etkili oldugu ortaya konulmustur
(Waili 2001).
Alcaraz ve Kelly çalısmalarında, bacaklarda mikrobiyal
enfeksiyon sonucu meydana gelen ülserlere karsı balın
etkili oldugunu tespit etmis ve etki mekanizmasının balın
patojen bakterilerin ortamda üreme ve gelismesini
engellemesi sayesinde gerçeklestirdigini bildirmistir
(Alcaraz ve Kelly 2002). Ayrıca, yara iyilesmesinde
kullanılan balın, yaranın kesilmeye uygun olmayan
bölgeye sürülmesi ile, ikincil bir kesme islemine gerek
duyulmadan temizleyici etkisinden yararlanıldıgı da
bilinmektedir (Molan 1999).
Bir diger çalısmada, balın deri iltihaplarında, nekrotik
dokularda ve ödemlerin iyilesmesinde önemli rol
oynadıgı, granülasyon ve epitelizasyon olaylarında etkili
oldugu tespit edilmistir (Tonks ve ark. 2001).
Sinir Sistemi Rahatsızlıklarına Etkisi
Balın, sinir sistemi üzerine en büyük etkisi sedatif ve
antidepresan özelliginden kaynaklanmaktadır. Arastırmalar
sonucunda, balın agresiflige, depresyona, bas
agrısına, uyku problemlerine iyi geldigi, insanı sakinlestirdigi
tespit edilmistir (Günes 2003).
Kanser ve Tümör Hücrelerine Etkisi
Balın yapısında bulunan 5-floracil ve siklofosfamid’den
kaynaklanan laboratuar farelerinin beyin tümör hücrelerine
antimetastazik etkisinin oldugu arastırmalar
sonunda saptanmıstır (Gribel ve Pashinskii 1990). Bir
çalısmada, kekik balının maymun böbrek hücrelerinden
izole edilen Rubella virus üzerine etkili oldugu ve
gelisme gösteren tümörler üzerine topikal olarak
uygulandıgında tümörün gelismesini yavaslattıgı tespit
edilmistir (Zeina ve ark. 1996).
Orofaringeal bölge kanserine karsı radyoterapi ile
radyoterapi ve topikal olarak bal kullanımının karsılastırıldıgı
çalısmada, bal ile birlikte yapılan radyasyon
uygulamalarının sagaltımda daha basarılı sonuçlar
verdigi tespit edilmistir (Biswall ve ark. 2003).
Hamzaoglu ve arkadaslarinin yapmıs oldugu çalısmada,
deney farelerinde olusturulan yaralara tümör
implantasyonları yapıldıktan sonra, tümördeki gelisme
incelenip, gelisme gösteren tümörlerin üzerine sürülen
balın tümör gelisimine karsı yavaslatıcı etki gösterdigi
görülmüstür (Hamzaoglu ve ark. 2000). Ayrıca balın
sahip oldugu antimutajenik etkisi sayesinde Trp-p-1
karsinojenik hücrelerin gelismesine engel olup, yavaslattıgı
bildirilmistir (Wang ve ark. 2002).
Yapılan bir diger çalısmada ise, balın % 6-12’lik
hazırlanan solusyonlar halinde hastalıklı doku içerisine
veya oral olarak uygulanmasının idrar kesesi kanserine
karsı olumlu etkileri oldugu, özellikle T-24, MBT-2, RT-
4, 253-J tümör hücrelerinin büyümesini yavaslattıgı
bildirilmistir (Swellam ve ark. 2003).
Kullanılan Bazı Balların Saglık Üzerine Etkileri
1- Ihlamur balı: Sinir yatıstırıcı, uykusuzluk giderici
özelligi olup güzel kokulu ve açık renklidir.
2- Nane balı: Bagırsak gazlarını önleyici, kolitleri
çözücü, pankreas salgısını söktürücü, sindirimi kolaylastırıcı
özelligi olan bu bal, uçucu yaglar yönünden
zengindir.
3- Kusdili balı: Karaciger hastalıklarını iyilestirici,
sindirim bozukluklarını düzeltici özelligi vardır.
4- Portakal balı: Yatıstırıcı ve kramp çözücü özelliklere
sahiptir.
5- Kestane balı: Kalp çarpıntısına ve yüksek tansiyona
karsı olumlu etkileri vardır.
6- Çam balı: Diüretik olarak ve solunum sistemi
rahatsızlıklarında kullanılır.
7- Kızıl yonca balı: Diareyi önler, diüretik ve solunum
sistemi rahatsızlıklarına olumlu etkileri vardır.
8- Okaliptus balı: Solunum sistemi rahatsızlıklarında
kullanılır (Simics 1998).
SONUÇ
Bal, geçmisten günümüze, yasamın her döneminde ve
bilimin çesitli dallarında tedavi ve beslenme amaçlı

Uludag Arıcılık Dergisi Agustos 2004 130
kullanılmaktadır. _çinde bulundugumuz 21. yüzyılda
alternatif tıp alanında balın kullanımı ve öneminin her
geçen gün arttıgı bilinmektedir. Tıbbın babaları diye
adlandırılan Hippokrates ve Asklepiades’in bal hakkındaki
söylevleri de bunları kanıtlayacak niteliktedir.
Balın sahip oldugu besleyici deger ve tedavi edici
özellikleri nedeniyle insan saglıgı üzerinde olumlu
etkilerinin anlatılması, iyi üretim teknikleri uygulayarak
kaliteli bal üretiminin saglanması ve insanlar tarafından
tüketiminin arttırılması gerekmektedir.
KAYNAKLAR
Akpınar, A. 2002. Bal Beslenme Dergisi, S: 5-10, U. Ü. Ziraat
Fakültesi Gıda Müh. Bölümü, Bursa.
Alcaraz, A., Kelly, J. 2002. Treatment of an infected venous
leg ulcer with honey dressing. Br Journel Nurs. 11-24;
11(13). 859-870.
Biswal, BM., Zakaria, A., Ahmad, A. NM. 2003. Topical
aplication of honey in the manangement of radiation
mucositis. Support Care Cancer.11(4), 242-248.
Brown, R. 2000. Honey royden brown’s bee hive product
bible. 123-133.
Ching, H., Hou, YC,. Hsiu, SL., Tsai, SY., Chao, PD. 2002.
Influnce of honey on the gastrointestinal metabolism
and disposition of glycyrhizm and glycyrhetic acid in
rabbits. Biol Pharm Bull. 25(1): 87-91.
Conti, M. E. 2000. Lazio Region honeys: a survey of mineral
content and typical parameters. Food Control. 459-463.
Çakmak, _. 2001. Apiterapi. Uludag Arıcılık Dergisi 2. 16-18.
Dixon, B. 2003. Bacteria can’t resist honey. The Lancet
Infectious Deseases. Vol 3. 116.
Gharzouli, K., Gharzouli, S.M., Khennouf, S. 1998. Prevention
of ethanol – induced gastric lesions in rats by natural
honey and glucose – fructose – sucrose – maltose
mixture. Pharmacological Research. 151-156.
Gribel, N., Pashinskii VG. 1990. The antitumor properties of
honey. Vapor Onkol. 36 (36): 704-709.
Günes, N. 2003. Balın bilesimi ve kullanım alanları. 2.
Marmara Arıcılık Kongresi Bildiri Kitabı. 225. Yalova.
Hamzaoglu, I., Sarıbeyoglu, K., Durak, H., Karahasanoglu, T.,
Bayrak, I., Altug, T., Sirin, F., Sarıyar, M. 2000.
Protective covering od surgical wounds with honey
impedes tumor implantation. Arch. Surg. 135 (12):
1414-7.
Kasianenko, VI., Selezneva, E., Markarova, NV.2002. Effect
of warm and cold honey solutions on acid-forming
function of the stomach. Article in Russian.
Mahgoup, A. A., Medany, AH., Hagar., HH., Sabah., DM.
2002. Protective effect of naturel honey against acetic
acid – induce colitis in rats. Trop Gastroentoral. 23 (2):
82-87.
Mamary, M. A., Meeri, A., Habori, M. 2002. Antioxidant
activities and total phenolics of different types of
honey. Nutrition Research. 22. 1041-1047.
Mansour, M. A. 2002. Epithelial corneal oedema treated with
honey.Clinical and Experimental Opthalmology.30.
141-142.
Mobarak, A., Swayeh. 1997. Naturel Honey Prevents ethanolinduced
increased vascular permeability changes in thr
rat stomach. Journal of Ethnopharmacology. 55. 231-
238.
Molan, CP. 1999. Why honey is effective as a medicine it’s use
in modern medicine. Honey research unit. New
Zealand. 80-92.
Ötles, S. 1999. Balın Tarihçesi, Saglık Açısından Önemi ve
Kullanım Alanları. Gıda Teknolojisi. Ankara.
Simics, M.1998. Bee Venom. Exploring the healing power. 55-
58.
Swellam, T., Miyanaga, N., Onozawa, M., Hattori, K., Kawai,
K., Shimazui, T., Akaza, H. 2003. Antineoplastic
activity of honey in an experimental bladder cancer
implantation model: in vivo and in vitro studies.
International Journal Urology. 131-139.
Takeshi, N., Mizuho, S., Reiji, I., Hachiro, I., Nobutaka, S.
2001. Antioxidative activities of some commercially
honeys, royal jelly and propolis. Food Chemistry. 237-
240.
Taormina, P. T., Niemira B. A., Beuchat, L. R. 2001.
Inhibitory activity of honey against foodborne
pathogens as influenced by the presence of hydrogen
peroxide and level of antioxidant power. International
Journal of Food Microbiology. 69. 217-225.
Tomoi, S., MD., Miyata, G. 2000. The nutraceutical benefit,
part 3: Honey. Nutritional Pharmaceutical. 16: 468-
469.
Tonks, A., Cooper, R. A., Price, A. J., Molan, P. C., Jones, K.
P. 2001. Stimulation of TNF _-release in monocytes by
honey. Academic Press. 241-243.
Waili, A,. 2001. Therapeutic and prophylactic effects of crude
honey on chronic seborrheic dermatitis and dandruff.
Eur Journal Res. 30;6(7): 306-308.
Wang, XH., Andrae, L., Engeseth, NJ.2002. Antimutagenic
effect of various honeys and sugars against Trp-p-1 J.
Agrie Food Chem. 6;50 (23): 6923-8.
Weston, R. J., Mitchell, R. K., Allen, L. K. 1999. Antibacterial
phenolic compenents of New Zealand manuka honey.
Food Chemistry. 295-301.
Zeina, B., Othman, O., Assad, S. 1996. Effect of honey versus
thyme on Rubella virus survival in vitro. J. Altern
Complement Med. 2 (3): 345-348

Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği

Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği

3 Mart 2008 Pazartesi

Kestane Balı hürmetine teknik bir kestane yazısı

Kestanenin Ekolojik İstekleri

Sıcaklık

Kestanenin meyvelerini olgunlaştırabilmesi için çiçek açımından hasada günlük sıcaklık toplamının 2000-2300 *C olması gerekmektedir. Kestane kış düşük sıcaklıklarda –30 dereceye kadar dayanabilmektedir. Ancak ilkbaharın geç ve sonbaharın ilkdonlarına karşı hassastır. Kestane yazın yüksek sıcaklıklardan değil ancak yağışsız geçen mevsimlerde kuraklıktan etkilenirler. Kestanelerin Kış soğuklama ihtiyaçları orta düzeyde olmakla birlikte bunlarla ilgili kesin rakamlar belirlenmiş değildir.

Yağış

Kestane yıllık yağış toplamı 600-1200 mm olan yerlerde susuz yetişebilir. Bu nedenle yağış kestane yetiştirticiliği için önemlidir. Çiçeklenme döneminde yağan yağışlar meyve tutumunu olumsuz etkiler.

Toprak

Kestane kazık köklü bir bitkidir. Bahçe kurulması düşünülen yerin toprağının gevşek yapılı ve derin olması gerekmektedir. Potasyumca zengin topraklar tercih edilmelidir. Toprak pH’sının 5,5-6 civarında olması istenir. Ağır, killi, su geçirgenliği topraklar tercih edilmemelidir. Genellikle bu tip topraklarda mürekkep hastalığına yakalanmak kolaylaşır.

Kestanenin Çoğaltılması ve Anaçlar

Daldırma, çeliklerle köklendirme yöntemleri kullanılsa da en çok uygulanan ve en güvenilir yöntem aşılı fidan ile üretimdir. Aşılamada mutlaka Haziran Sürgün Göz aşısı tercih edilmelidir. Kestane tohumları 0-4 *C 3 aylık bir katlama sonucunda % 90 oranında bir çimlenme gösterir. Tohumlar katlanmadan önce mantari ilaçlarla ilaçlanmalıdır. Katlamadan çıkan tohumlar 70-80 cm. sıra arasında mesafede ve 30 cm. sıra üzerine ekilirler. Kazık köklü olduğu için kök ucunu kesmek saçak kök yapmasını sağlar. Aynı yılın Haziran ayı içerisinde aşılanması yapılmalıdır. Aşılı fidan kışın durgun döneminde bahçeye tesis edilmelidir. Diğer kullanılan anaçlar Maravel ve Marigoule’dir. Bu anaçlardan alınan çelikler köklendirilip, üzerine kültür çeşitleri aşılanır.

Bahçe Kurma

Bahçe yeri seçiminde nokta dikkate alınmalıdır. Bunlar toprak ve yerdir. Toprağın geçirgen, havalanır ve derin olması gerekir. Ağır topraklar çok tehlikelidir. soğuğun toplandığı çukur vadilerde kestane yetiştiriciliği için tehlike arz etmektedir. Denizden en az 400 m. yüksekliklerde plantasyonlar kurulmalıdır. Dikim aralıkları yeni bahçe tesis ederken 7mX7m, 8mX8m. dikim mesafeleri tercih edilmelidir. Dikim esnasında uygulanacak işlemler, dikim çukuruna 150-200 g. Kompoze gübre ve üzerine ahır güresi verilmelidir. Dikim çukuru 40-50 cm. genişlik ve derinliğinde olmalıdır.

Kestane Bahçesinde Uygulanacak

Kültürel İşlemler

Terbiye Şekli

Genellikle tercih edilen Modifiye Lider (Doruk Dallı) terbiye sistemidir. Doruk dal belli bir yüksekliğe ulaşınca büyümeyi kontrol amacıyla doruk dal kesilebilir.

Verim Çağındaki Ağaçların Budanması

Gerekli yerlerde dal seyreltmesi şeklinde budama yapılmalıdır. Yıllık sürgünlerde kesinlikle kısaltma yapılmaz. Çünkü tomurcuklar yıllık sürgünlerin ucunda oluşur.

Yaşlanmış Ağanlarda Budama

Yaşlanmış verimden düşmüş ağaçlarda ana dallar kuvvetli budanarak yani kabaklama yapılarak yeni sürgün oluşumu sağlanır. Böylece gençleştirme yapılarak verim eldesi mümkün olur.

Malçlama

Toprak neminin korunmasından yabancı ot kontrolüne kadar bir çok faydası olup özellikle genç fidan döneminde arazideki fidanlarda uygulanmasında kesinlikle fayda vardır. Malçlama materyali olarak saman vb. materyaller kullanılmalıdır .İlk 4-5 yıl ağaç didine taç izdüşümüne gelebilecek şekilde ve 3-*4 cm kalınlığında malçlama yapılmalıdır.

Hastalık ve Zararlılar

Kestanenin en önemli haslıkları Kestane Dal Kanseri ve Mürekkep Hastalığıdır.

Kestane Kanseri: hastalığın sporları rüzgar böcek ve kuşlarla taşınarak ağaçlarda açılmış yaralardan içeri girerek hastalığı bulaştırırlar. Hastalık yerinde yaşlı dallarda şişkinlikler oluşur. Genç kestane ağaçlarında kışın yaprağını dökememe en tipik teşhis yöntemidir. Diğer bir belirtide hastalıklı dal üzerine boyuna çatlamalar görülmektedir. Kuruyup çatlayan yerlerin üzeri kırmızımtırak kahverengindedir.

Mücadelesi :

-Hastalıklı fidan ve aşı kalemi sağlıklı yerlere taşınmamalıdır.

-Ağaçlarda yara açılmamalı ve yara yerleri hemen aşı macunu ile kapatılmalıdır.

-Hastalıklı dal ve sürgünler kesilmeli ve yakılmalıdır.

-Hastalığa dayanıklı çeşitlerle bahçeler oluşturulmalıdır.

Mürekkep Hastalığı

Bu hastalık kök ve kök boğazı hastalığıdır. Hastalığa neden olan sporlar kök ve kök boğazında meydana gelen yaralardan girerek bitkiye bulaşırlar. Hastalık genç ağaçlarda hızlı yaşlı ağaçlarda yavaş seyreder. Hastalığa yakalanmış genç ağaçların yaprakları birdenbire pörsür ve kurur. Yaşlı ağaçlarda kurumalar tepeden başlar. Yavaş yavaş alt bölümlere doğru ilerler. Hastalık bulaşmış ağaçların yaprakları küçük kalır. Su geçirmeyen ağır topraklarda kestane bahçesi kurulmamalıdır. Hastalığa dayanıklılığı bilinen Maravel ve Marigoule anaçları üzerine aşılı çeşitlerle bahçe kurulmalıdır.

Önemli Çeşitler

Hacıibiş (62305)

Ağacı orta kuvvette yayvan gelişir. Verimi orta derecededir. Meyveleri genellikle çok küçük genişçe oval’ dir. Meyve kabuğu kalın meyve eti krem renginde ve kalitesi iyidir. Eylül ayının 3. haftasında olgunlaşır Tozlayıcıları: Karamehmet ve Firdoladır. Sofralık tüketime uygun bir çeşittir.

Osmanoğlu (51101)

Ağacı orta kuvvette yayvan gelişir. Verimli bir çeşittir. Meyveleri küçük -orta, iri genişçe oval şekilli , meyve eti kerem rengindedir. Eylül ayının 3. Haftası olgunlaşır. Tozlayıcıları Karamehmet; Firdola, ve Sarıaşlamadır. Kestane şekerine uygun bir çeşittir.

Sarıaşlama (51111)

Ağacı Orta kuvvette yarı dik gelişir. Verimli çeşittir. Meyveleri orta iri-iri, genişçe oval, meyve kabuğu ince kahverengi meyve eti krem renginde , kaliteli bir çeşittir. Sofralık tüketime ve kestane hamuru yapımına uygun bir çeşittir.

Mahmutmolla(51112)

Ağaçları orta kuvvette dik gelişir. Verimli bir çeşittir. Meyveler orta iriliktedir. Taze iken zor soyulur. Eylül ayının son haftasında hasat edilir. Tozlayıcısı 51111’dir. Hamur yapımına uygun bir çeşittir.

Hacıömer (52214)

Ağaçları orta kuvvette ve yayvan gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. Verimli bir çeşittir. Eylül ayının 3.haftası hasat edilir. Tozlayıcısı 52510’dur. Taze tüketime ve hamur yapımına uygun bir çeşittir.

Yalova Kestane Balı Her Derde Deva




www.BaglarBal.com

Elması ve çiçeğiyle tanınan Yalova’nın vizyonunda artık bal var. Romatizmadan kalp rahatsızlığına kadar onlarca hastalığa deva olan Yalova balı, 3. Uluslararası Çiçekçilik Fuarı’nda açılan standda tanıtıldı.

Bir dönem elması ve çiçeğiyle ön plana çıkan Yalova artık ürettiği ıhlamur ve kestane balı ile tanınır hale geldi.

TÜBİTAK tarafından antioksidan ve anti-bakteriyel özelliği resmen tescil edilen Yalova balı, işçi arıların doğadan topladıkları sihirli karışımı vatandaşların sofralarına taşıyor. Karadeniz Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Sevgi Kolaylı tarafından da Anzer balına eşdeğer gösterilen bal, kansızlık, sinir sistemi bozuklukları, kalp rahatsızlıkları, idrar yolları hastalıkları ve solunum yolu hastalıkları gibi onlarca rahatsızlığa da şifa oluyor.

Ayrıca hücre yenileme özelliğine de sahip olan Yalova balı, bu sene üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Çiçekçilik Fuarı’nda da tanıtıldı. Adeta vatandaşların akınına uğrayan standda yetkililer, Yalova balının özellikleri, üretimi ve diğer detaylar hakkında bilgiler verdi.

Yalova balının
yurt genelinde hızla adını duyurduğunun altını çizen Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Yıldız, "Tamamen Yalova yöresindeki kovanlarda yaşayan işçi arılar tarafından doğal yöntemlerle üretilen ve yöremizde yaygın olarak bulunan kestane ve ıhlamur ağaçlarının çiçeklerinden toplanan bal artık Türkiye’de Yalova balı olarak adlandırılarak aranmakta. İlimizde üretilen ve ilin adıyla anılan bu bal onlarca hastalığa şifa olduğu gibi güçlü bir besin kaynağı olmasıyla da önem arz etmekte. Balımızın özellikleri çeşitli üniversiteler ve TÜBİTAK tarafından da resmen belgelendiği gibi çeşitli profesörlerce de Anzer balına eşdeğer nitelikte olarak gösterilmiştir. Halen Türkiye’nin bir çok iline gönderdiğimiz balın yurtdışında da tanıtımlarını yapabilmek için planlama ve hazırlıklara başladık kısa süre içerisinde Yalova balı uluslararası arenada tanınmaya başlanacak" dedi.
İHA


BaglarBal